ODTÜ’lü kadın+ öğrenciler; yaşam alanları olan kampüsleri ve birçok ODTÜ’lü öğrencinin yaşadığı 100.Yıl’da sıklığı gitgide artan taciz olayları sebebiyle güvende hissetmiyor. Kayyum rektörün kampüs içindeki yaptırımlarının kadın+ öğrencilerin yaşamını daha da zorlaştırmasına karşı yürüttükleri mücadeleyi anlatmaları için Feminist Dayanışma ile konuştuk

ODTÜ’lü Kadın+ öğrenciler; eğitim aldıkları ve sosyal hayatlarını devam ettirdikleri kampüslerinde, kampüsün bir parçası olacak kadar öğrencilerle özleşmiş 100.Yıl’da güvende hissetmiyor. Yaşam alanlarındaki taciz olayları her geçen gün artarken ve kayyum rektör Yozgatlıgil öğrencilerin güvenliği için hiçbir şey yapmazken ODTÜ kampüsünü çeşitli uygulamalar ile daha da güvensiz hale getiriyor, öğrencilerinin kendi kampüslerinde özgürce yaşama hakkını bu sefer de güvensiz bir ortamla ellerinden almaya çalışıyor.
Rektörlüğe bağlı olarak çalışma yürütmesi ve kampüs içinde yaşanan ve/ya kampüste aktif bir biçimde eğitim alan öğrencilerin dahil olduğu olayları denetlemesi için var olan Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini Destekleme ve Cinsel Tacizi Önleme Birimi, 2021 yılından beri kayyum rektörler tarafından etkisiz hale getiriliyor. ODTÜ öğrencileri “aktif CİTÖB, güvenli kampüs” taleplerini her sene tekrarlasa, imza toplayıp dilekçeler ile rektörlük kapısına gitse de CİTÖB rektörlük tarafından hem insan kaynakları açısından yetersiz bırakılıyor hem de CİTÖB’ün yürüttüğü süreçlerin karar mekanizmalarına olan etkisi gün geçtikçe azalıyor. Öğrencilerin yıllardır süregelen mücadelesi, sayısız imza kampanyası ve eylemi sonunda CİTÖB’ün haftada bir kere “seminer” vermesine izin veren rektör; aynı zamanda kampüs içinde ulaşımı sağlayan ringlere kadın öğrenciler için yeni uygulamalar getirdi. Kampüs için ulaşım ve ışıklandırmayı iyileştirmek yerine öğrenci mücadelesinin kazanımlarını kendi önlemleri gibi göstermeye devam eden Yozgatlıgil, CİTÖB’ün yürüttüğü süreçleri desteklememeye devam ediyor.
Bir yandan rektörlük bütçesine keyfine göre kullanmak için okulun her yanını şantiyeye dönüştüren Yozgatlıgil, okulun bitmek bilmez tadilatları sırasında yeterli güvenlik denetimini yapmaktan yoksun olduğu için kadın yurtları tadilatı sırasında öğrenciler işçilerin tacizine maruz kalıyor. Kayyum rektörlük, süreç boyunca sessizliğini korurken kadın öğrencilerin güvenliğini ve tacizin kamuoyuna duyurulmasını okulun öğrencileri tarafından bir öz örgütlenme biçimi olarak çalışan ODTÜ Feminist Dayanışma sağlıyor. ODTÜ’lü feminist kadınların olaya dair yaptıkları açıklama şu şekilde:
“ODTÜ yurtlarında yaşanan taciz ve mahremiyet ihlalini teşhir ediyoruz!
ODTÜ yurtlarında bir süredir yapılan tadilatta kendini gösteren tacizci erkek zihniyetine karşı ses çıkarıyoruz. Ustalar kadınların odalarına not bırakmış, birinin dolabına tebeşirle penis çizmiş ve daha bir sürü tacizde bulunmuşlar. Yaz boyu ve eylül ayı boyunca da süren bu tadilatlar esnasında kampüs çevresinde yine bir sürü sözlü taciz yaşandığını biliyoruz, biz feministler olarak buradayız ve tacize karşı isyandayız! Yurt yönetimini, rektörlüğü ve bu rezilliğin sorumlusu olan her bir birimi hesap vermeye, harekete geçmeye çağırıyoruz. Mağdur sıra arkadaşlarımızın ve kızkardeşlerimizin yanındayız, tacizci eril zihniyete karşı ayaktayız!”
ODTÜ Feminist Dayanışma, genç kadın+ların kampüs içinde ve dışında sıra arkadaşlarının güvenliğini sağlamak için çalışmalar yapıyor. Çeşitli okumalar ya da etkinliklerle taciz, cinsel saldırı ve şiddet gibi konularda farkındalık oluşturmaya çalışıyor. Kendilerine ulaşan beyanlardan sonra rektörlükten bağımsız bir süreç yöneten Feminist Dayanışma, CİTÖB ile işbirliği içinde olsa da okulun başka hiçbir idari kurumundan destek görmüyor. Kendi iletişim ağları olan ve farklı şehirlerden profesyonellerle beraber çalışan kadın+ öğrencilere, “beyan onlara ulaştıktan sonra nasıl bir yol izlediklerini” ve “rektörlükle kurdukları ilişkiyi” sorduk. Sürecin yürütülme biçimi sürekli olarak değişse de birincil önceliklerinin her zaman hayatta kalanın mental sağlığını korumak olduğunu vurgulayan Feminist Dayanışma, bir yandan da tek başlarına karar almadıklarını ve süreç boyunca mutlaka danıştıkları isimler olduğunu söylerken, CİTÖB ile işbirliği halinde disiplin kuruluna taşıdıkları süreçler olduğundan bahsetti. Rektörlüğün önlerine sürekli sorunlar çıkardığından da bahseden topluluğun söylediklerinin tamamı şu şekilde:
Duruma göre değişen yollar üretiyoruz, çünkü her mağduriyetin ve her olayın kendine has yürütme biçimleri doğuyor. Ama bu süre içerisinde değişmeyen tek şey bize beyan ile gelen her kim ise onun güvenliğini, psikolojik durumunu gözetmek; yürütülecek aksiyonların kolektif biçimde ve hemfikir olup bu şekliyle yürütmek oluyor. Hayatta kalanın güvenliği ve mental sağlığı için özellikle farklı şehirlerden farklı alanlarda çalışma yapmış ve güvenilir olduğuna dair düşüncelerimizin olduğu psikolojik danışmanlarla bir iletişim ağı oluşturuyoruz. Eğer hayatta kalan isterse onu bu sürece yönlendiriyoruz ve iletişimimizi sürekli tutarak ve onun da bize güvenini sağlayarak, bize istediği zaman ulaşabileceğini ona aktararak sürecinin takibini yapıyoruz. CİTÖB’e danıştığımız bazı konular oluyor. Hatta çoğu zaman disiplin süreci yürütmek isteyen veya herhangi bir aksiyon almak isteyen hayatta kalanları, mağdurları CİTÖB’e yönlendiriyoruz. Onlarla görüşmelerini sağlıyoruz. CİTÖB de bu konuda bize yardımda bulunuyor, inisiyatif alıyor. Ne yazık ki rektörlük kaynaklı bir engel ile aktif aksiyonlar alamıyor. Rektörlükten herhangi bir yardım da almıyoruz, aksine çoğu zaman feminist mücadelemizin ve feminist pratiklerimizin yürütülmesi gereken alanlarda önümüze çıkan en belirgin engellerden birisi rektörlük oluyor. Öğrencilerin problemlerinin temel kaynaklarından biri olan rektörlük, aynı zamanda fail aklayıcı disiplin ofisi kararları ve bu mücadeleyi veren sıra arkadaşlarımıza açtıkları soruşturmalarla önümüze bir engel olarak gelmeye devam ediyor. Mahalle güvenliğini sağlama konusu hakkında sadece ODTÜ Feminist Dayanışma değil mahallede yaşayan öğrencilerle birlikte birkaç toplantı almıştık. Öncelikle mahallenin ışıklandırılması gibi fiziksel önlemlere ihtiyacımız var. Ayrıca, mahalledeki insanların birbiriyle dayanışmasının güçlenmesi ve bu dayanışmanın dışarıya duyurulması, bu süreçlerde ne yapıyorsak hep beraber kolektif ve örgütlü bir biçimde hareket etmek en büyük ihtiyacımız. Mahalle içindeki güvenliğimiz için bunları yapabiliriz.
Yoğunluklu olarak ODTÜ’lü öğrencilerin paylaşımlı evlerde yaşadıkları 100.Yıl’da da her geçen gün artan taciz olayları sebepleri ile kadın öğrenciler ve mahalle sakinleri ortak WhatsApp grupları aracılığı ile haberleşmeye çalışıyor, mahalle dayanışma ağları ile güvenliklerini sağlamaya çalışıyor. Süreci takip eden ve kadın+’ların yanında olan bazı işletmeler kapılarına “Bu mahallede tacize geçit yok” yazılı dövizleri asarak işletmenin güvenli bir alan olduğunu göstermeye çalışıyor.
Siyasi olaylarda protesto hakkını kullanan öğrencilere kampüslerinde sert saldılarda bulunmaktan hiç çekinmeyen, öğrencilerin protesto sırasında kullandıkları bayrak ve afişleri çalmaktan geri durmayan ÖGB ise okul içinde gerçekten güvenlik kuvvetlerine ihtiyaç duyulan taciz şikayetlerinde “yetkileri olmadığı” için müdahale edemeyeceklerini söylüyorlar. 4 Kasım Salı günü, daha öncesinde hırsızlık suçlamasıyla yurtlardan atılan ve bu seneki akademik dönenim başlangıcından beri kütüphane, bölüm çalışma salonları gibi 7/24 açık ve kalabalık olan toplu ortamlarda yaşamını devam ettirdiği ÖGB tarafından da bilinen bir öğrenci ODTÜ kütüphanesinde bir kadın öğrenciyi taciz ediyor, üzerine yürüyor. Bu sırada öğrencinin ağır kimyasal uyuşturucular etkisi altında olduğu düşünülüyor ve üzerinde bıçak bulunuyor. ÖGB, müdahale etmek ya da kolluk kuvvetleri olay yerine varana kadar fail öğrencinin yerinde kaldığından emin olmak yerine bahsi geçen öğrenciyi “tanıdıklarını ve bir gözlerinin hep üzerinde olduğunu” iddia ediyor. Buna rağmen, kolluk kuvvetleri gelene kadar fail öğrenci kampüste özgürce dolaşıyor. Kolluk kuvvetleri, hayatta kalan kadın öğrenci aynı arabaya binmek istemediğini defalarca tekrar etmesine rağmen fail öğrenci ile hayatta kalan öğrenciyi aynı araçla karakola götürüyor. Olaya dair hiçbir açıklama yapmayan kayyum rektör Yozgatlıgil, eylül ayından beri bölümü olan Endüstri Mühendisliğinde herkesin güvenliğini tehdit eden ve kampüste kesici madde ile dolaşan öğrenciye dair neden hiçbir müdahalede bulunmadığını da açıklamıyor.
Sendika.Org