“Hiçbir üniversiteli çalışmak zorunda olduğu için mesai saatleri içerisinde katledilmeyene kadar, hiçbir üniversiteli temel haklarına erişeme sorunu çekmeyene kadar biz bu mücadeleyi yürütmeye devam edeceğiz. Bu yaşananların bedeli yaşamımız oluyor. Yaşamlarımızı tekrar kazanmak için çıktık yola”

Öğrenci Kolektifleri, “Üniversiteli yoksulluğu son bulacak” kampanyası kapsamında topladıkları imzalarla 15 Aralık’ta Meclis’e gidiyor. Üniversitelilerin üç temel talebi var: KYK burslarının asgari ücretin yarısına sabitlenmesi, güncel kredi borçlarının silinmesi ve kredileri bursa çevrilmesi.
Öğrenci Kolektifleri Sözcüsü Eylül Naz Doğan ve ODTÜ Öğrenci Kolektifi’nden Oktay Akpınar’la üniversiteli yoksulluğuna, kampanya sürecine ve hedeflerine dair konuştuk. Doğan ve Akpınar, üniversitelilerin derin bir yoksulluk çektiğini, çok sayıda üniversitelinin eğitimini sürdürebilmek için çalışmak zorunda kaldığını ifade ediyor. Bu yoksulluğa karşı bursların arttırılması talebinin üniversiteliler için hayati bir öneme sahip olduğunun altını çizerlerken Doğan, verdikleri mücadeleyi “Geleceksizlik deniyor, bugünümüz de tehlike altında. Bugünümüzü ve geleceğimizi inşa etmek, bugünümüzü ve geleceğimizi birlikte kazanmanın mücadelesi bu” ifadeleriyle tanımlıyor.
Sizi tanıyarak başlayalım.
Eylül Naz Doğan: Ben Eylül Naz Doğan. İstanbul Üniversitesi’nde Biyoloji Bölümü’nde ikinci sınıf öğrencisiyim. Aynı zamanda Öğrenci Kolektifleri Sözcüsü’yüm.
Oktay Akpınar: Ben de Oktay, ODTÜ’de İnşaat Mühendisliği okuyorum.

Eylül Naz Doğan, Öğrenci Kolektifleri Sözcüsü
Bir üniversite yoksulluğu son bulacak başlıklı bir kampanya yapıyorsunuz. Bu kampanya kapsamında da 15 Aralık’ta meclise gideceğinizi ilan ettiniz. Bu kampanya fikri nasıl ortaya çıktı?
Eylül Naz Doğan: Kendi yaşadıklarımızdan yola çıktık. her döneme başladığımız zaman barınmasından beslenmesine, üniversite içerisindeki materyallere kadar her şeye zamla başlıyoruz. Yazın yemekhane zammı gündem oluyor. Eylül ayından sonra kiralar tekrar artıyor. Enflasyon zaten sürekli gündem. Bütçe görüşmelerinde nereye ne kadar kaynak ayrılacağının belirlenmesi aslında bu sorunların yeniden hatırlanmasına vesile oluyor.
Üniversiteliler olarak temel ihtiyaçlarımızı karşılamakta dahi zorlanıyoruz. Temel ihtiyaçların fiyatlarındaki artışın KYK bursundaki artışın çok üstünde oluyor. Bu yüzden de pek çoğumuz üniversite eğitimini sürdürürken çalışmak zorunda kalıyoruz.
Üniversiteli yoksulluğu tartışmamız da buradan başlamış oldu. Üniversiteliler çalışmak zorunda bırakılan kesim olmamalı. Fakat bugün çalışmak da zorundayız. Çalışmak zorundaysak demek ki bir yoksulluk çekiyoruz aslında.
Oktay Akpınar: Aslında bugün pek çok üniversiteli geçinebilmek için çalışmak zorunda kalıyor. Çalışmak zorunda kalan üniversite öğrencileri bir yandan günün yarısını işte geçirip, diğer kısmında derslerine gitmeye ve derslerine çalışmaya çalışıyor. Kimi zaman derse gidiyor ve derse gittikten sonra bu ders üzerine başka bir şey yapmaya fırsatı da olmuyor. Ki yaşamak sadece derse gitmek ve çalışmaktan ibaret de olmamalı.
Ne talep ediyorsunuz?
Eylül Naz Doğan: Kampanyamızın üç talebi var. KYK burslarının asgari ücretin yarısına sabitlenmesi, güncel kredi borçlarının silinmesi ve kredileri bursa çevrilmesi.
Bu kampanya kapsamında şu ana kadar neler yaptınız? Bu çalışmalar nasıl karşılandı?
Eylül Naz Doğan: Taleplerimiz için imza topluyoruz. İmza sayısı her geçen gür artıyor. Bütün üniversitelerin yaşadığı bir sorun da olduğu için gerçekten çok ilgi görüyor. Tüm arkadaşlarımız KYK bursunun arttırılmasını talep ettiğimizi görünce hemen imzalıyorlar. KYK bursunun 4500 TL’ye çıkarılacağı konuşuluyor. Artışın bu düzeyde kalmaması gerektiği, asgari ücretin en az yarısına sabitlenmesi gerektiği talebi geniş bir çevre tarafından kabul görüyor.
İmza toplamanın dışında bir anket çalışmamız oldu. Üniversiteli yoksulluğu araştırması adınaydı bu anket. 700’den fazla üniversiteliyle online olarak yaptığımız anketin sonuçlarını paylaştık. Burada da çarpıcı sonuçlar ortaya çıktı. Üniversitelilere yönelik temel bir algı var: “Zaten size aileniz bakıyor, geliriniz onlardan geliyor. Çalışma mecburiyetiniz de yok.” Bu anket çalışması zaten ailelerin de yoksulluk yaşadığını ortaya bir kez daha koydu. Ama şöyle bir durum ortaya çıktı: Ankete katılanların yalnızca yüzde 30’u çalışmadan hayatını idame ettirebiliyor. Yani yüzde 70’lik kısmı çalışmak mecburiyetinde.
Bazen sokak röportajlarına da yansıyor. Bir üniversite öğrencisi için kahveciye ve sinemaya gitmek bile çok görülebiliyor. Bu ankette zaten bunların bile yapılamadığı görünüyor. Kahveciyi, sinemayı geçtik; kimi tıbbi tedavilere bile erişilemiyor. Ulaşım kartının abonman süresi dolduğu ve o an karta para yükleyemediği için derse ve sınava gidemeyen öğrenciler bile oluyor.
Öğün atlamanın bu kadar yaygın olacağını düşünmüyorduk. Asgari bir sosyal yaşamla temel ihtiyaçlar arasında bir ikileme giriyor üniversiteliler ve bazen günlük öğün sayısını azaltmayı tercih ediyor. Çok yakıcı bir sorun bizim için. Yemekhanelerde ortalama 50 lira. İki öğün yendiğinde 100 lira oluyor. KYK bursu 3000 lira, günlük 100 lira yani. Yemek masrafı ve KYK bursu kıyası için çok açık bir örnek bence.

Oktay Akpınar, ODTÜ İnşaat Mühendisliği öğrencisi
Oktay Akpınar: Bu anket çalışması sırasında bir yandan sohbet de ediyoruz, kampanyamızı da anlatıyoruz. Dilimiz sürçüyor ve KYK bursları yerine asgari ücret diyorum. Öyle deyince “Asgari ücret de artsın zaten” dönütü geliyor. Çünkü yoksulluk sadece üniversitelilerin değil, başta üniversitelileri de etkilemesinden dolayı ailelerin ve tüm kesimlerin sorunu. Bu sebeple işçilerle de kolayca bir bağ kurulabildiğini gördük.
Eylül Naz Doğan: Bugün üniversiteliler de ucuz işgücü olarak görülüyor. Üniversitelerdeki eğitimin niteliğinin düşmesiyle torpil veya başka güçler yoksa üniversite sonrasında niteliksiz işlere çalışmaya ve yaşadığımız yoksulluğu sürdürmeye mahkum ediliyoruz. Üniversitelilerin sınıfın yanında olma olgusu artık daha somut bir gerçek. Bugün yoksulsak yarın da yoksul olmaya devam edeceğimizi ve işçi sınıfının dertleriyle bu yüzden daha fazla hemhal olma eğiliminin güçlendiğini vurgulamak istedik.
Bu yüzden hali hazırdaki bütün KYK kredi borçlarının silinmesi talebini çok önemsiyoruz. Sadece bugünkü mezunlar değil, yakın geçmişteki ve gelecekteki mezunlar için de büyük bir yük var. Önceden şöyle bir algı vardı: Mezun olursun, işe girersin, borçlarını ödersin. Ama bugün bunun imkanları çok daraldı, yok olmaya başladı.
Kredilerin bursa çevrilmesi talebi de çok önemli. Çünkü çalışmak zorunda kaldığımız için derslere gidemiyoruz. Daha önce de söylemiştim, sınavlara giremeyenler dahi var. Derslere gidemediğimiz için ortalamamız düşüyor. Not ortalaması 2’nin altında kalınca da burs kesiliyor.
Oktay Akpınar: Bu anket çalışmaları sırasında fark ettiğimiz bir durum da öğrenci borçluluğunun artışı. Az evvel bahsi geçen, çalışmak zorunda olmadığını ifade eden yüzde 30’luk kesimde de ciddi bir borçlanma var. Kredi kartları dolmuş, onların borçları başka kredi kartlarıyla yapılıyor. Çalışan insanların dahi altına girmeye çekineceği miktarlarda borçlardan bahsediyorum.
Eylül Naz Doğan: Çalışmak zorunda olup da çalışamayan öğrenciler de var. Aile baskısı veya devam zorunluluğu ve yoğun eğitim temposu sebebiyle bir işe giremiyor. O kesimlerde borçlanmanın daha yüksek olduğunu fark ettik. Çalışmıyor ama daha uzun erimli bir borçlanma sürecine girmiş.
15 Aralık’ta ne yapacaksınız?
Eylül Naz Doğan: 15 Aralık’ta topladığımız tüm imzalarla ve anketimizin sonuçlarıya birlikte Ankara’da bir araya geleceğiz. İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de, Edirne’de, Trabzon’da ve Mersin’de imzalar topladık.
Meclis tercihimiz bütçe görüşmelerinden kaynaklanıyor. Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın veya üniversitelilerin bütçesi de görüşülüyor. Ama bizim de bu konuda söz söyleme hakkımız olduğunu düşünüyoruz. Bizi saf dışı bıraktıkları bir görüşme düzlemini kabul etmiyoruz.
Oraya taleplerimizle gideceğiz.
15 Aralık sonrası için ne düşünüyorsunuz?
Eylül Naz Doğan: 15 Aralık bizim muhatabımıza, yani Meclis’e gideceğimiz gün. Meclis’ten veya başka bir makamdan gelecek dönütlere göre de mücadelemizi sürdüreceğiz.
Taleplerimiz doğrultusunda olumlu yanıt alana kadar çalışmamızı derinleştirmeye ve mücadelemizi büyütmeye devam edeceğiz.
Bu taleplerin karşılanabilir talepler olduğunu biliyoruz. Bunu bu süreçte çeşitli akademisyenler, yaptığımız panel ve söyleşilerde de vurguladı. Devletin böyle bir kaynağı var, bir tercih meselesi var ortada. Bunları anlatmaya da devam edeceğiz.
Bu taleplerimiz sadece bir eylemle kabul edilmeyebilir. Biz uzun erimli bir mücadele ve çalışma programını önümüze koyduk zaten.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Oktay Akpınar: Üniversiteliler yoksulluktan intihar edebiliyor. Bir kısmı çalışırken yaşamını yitiriyor. Kampanyamızı ortaya çıkaran gerçeklik bu. Biz bunlar olmasın diye mücadele ediyoruz. Bu senenin başında “Eğitimde tasarruf olmaz” diyerek Hazine ve Maliye Bakanlığı’na yürümüştük. Ama dile getiridiğimiz sorunların hiçbiri çözülmedi. Çözülmedikçe mücadeleye de devam edeceğiz.
Eylül Naz Doğan: Hiçbir üniversiteli çalışmak zorunda olduğu için mesai saatleri içerisinde katledilmeyene kadar, hiçbir üniversiteli temel haklarına erişeme sorunu çekmeyene kadar biz bu mücadeleyi yürütmeye devam edeceğiz. Bu yaşananların bedeli yaşamımız oluyor. Yaşamlarımızı tekrar kazanmak için çıktık yola.
Geleceksizlik deniyor, bugünümüz de tehlike altında. Bugünümüzü ve geleceğimizi inşa etmek, bugünümüzü ve geleceğimizi birlikte kazanmanın mücadelesi bu. Kazanana kadar da devam edeceğiz.
Sendika.Org