“Kemal Kılıçdaroğlu ne istiyor?”dan çok, onu destekleyenlerin lider alternatifsizliği ne anlatıyor, hem CHP adına hem de Türkiye siyaseti adına, bunu konuşmak gerekiyor

22 Mayıs 2010’da başladığı CHP liderliğini 5 Kasım 2023’te Özgür Özel’e kaybetmesinden bu yana, ilginçtir, Kemal Kılıçdaroğlu’nu konuşuyoruz, ki daha düne kadar mutlak butlan davasıyla sarsılan partinin finalinde neredeyse onu bir kez daha liderlik koltuğuna oturtmaya hazırlananları da unutmuyoruz tabii…
Yani, toplamda 13 yıl 5 ay ve 14 gün CHP’de Genel Başkanlık yaptı Kılıçdaroğlu… “13 sene ne ki” demeyin! Çünkü bu süre, parti tarihinde, Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü’den sonra en uzun üçüncü genel başkanlık dönemi…
O yüzden de “bıraktım” dediği noktada dinlenmesini, siyasetten bir süre de olsa uzaklaşmasını ve yeni seçilen yönetime de bu anlamda hareket alanı bırakmasını bekliyorsunuz, doğal olarak ama…
İşler, beklendiği gibi gelişmedi…
Kemal Kılıçdaroğlu, 5 Kasım’da kaybettiği liderliğin ardından, Ankara’da bir çalışma ofisi açtı, tam 10 gün sonra!
O günden bugüne geçen zamanın finalinde, Kemal Kılıçdaroğlu, artık, parti içindeki muhaliflerin lideri konumunda, hatta sosyal medyasından yansıyan açıklamalarıyla da bugünkü yönetime ve belli başlı isimlere ciddi eleştiriler yönelten de biri, ki son açıklamasında, Ekrem İmamoğlu ve diğer belediye başkanları noktasında başlatılan soruşturmalara işaret etmiş, CHP’nin bu suçlamalardan temizlenmesi mesajını vermişti…
Hatta buna dair videosunun izlenme rakamları 20 milyonu bile geçmiş, ki bu konuda iktidara yakın gazetecileri ve tabii 200 binden oluştuğu söylenen trol kalabalığını asla es geçmiyorum! O kadar çok alkışlandı ki AKP-MHP cephesine yakın kalemlerce ve bir o kadar da paylaşıldı, o yüzden de şaşırmadım, ne o milyonlara ne de fazlasına…
Tamam da, buradaki asıl konu, sadece CHP’nin bahsedilen suçlamalardan arınması talebi mi, yoksa çok fazla ifade edilmeyen liderlik mücadelesi mi?
Parti üyeliğinden istifa eden ve “Özgür Özel’le bu iş olmayacak” diyenlerden biri olarak, “Kemal Kılıçdaroğlu ile olmadığı da zaten belli” bir yolculuğa tekrar çıkmak istemenin faydasını anlamaya çalışıyorum…
Baktığımda;
2011 genel seçimlerini, AKP’nin yüzde 49,8 oy oranına karşılık yüzde 25,9 oy oranıyla kaybetmiş! 2015 Haziran genel seçimlerini, AKP’nin yüzde 40,9 oy oranına karşılık, yüzde 25,0 oy oranıyla kaybetmiş! 2015 Kasım genel seçimlerini, AKP’nin yüzde 49,5 oy oranına karşılık, yüzde 25,3 oy oranıyla kaybetmiş! 2018 genel seçimlerini, AKP’nin yüzde 42,6 oy oranına karşılık, yüzde 22,6 oy oranıyla kaybetmiş! 2023 genel seçimlerini, AKP’nin yüzde 35,6 oy oranına karşılık, yüzde 25,3 oy oranıyla kaybetmiş!
Sadece bu da değil…
2014 Cumhurbaşkanlığı seçimini, CHP-MHP’nin çok tartışmalı ortak adayı Ekmeleddin İhsanoğlu noktasında aldığı yüzde 38,4’e rağmen, Erdoğan’ın aldığı yüzde 51,8’le kaybetmiş! 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimini, CHP’nin çok umut bağlanan, milyonları meydanlara toplaması nedeniyle “kesin kazanır” denilen adayı Muharrem İnce noktasında aldığı yüzde 30,6’ya rağmen, Erdoğan’ın aldığı yüzde 52,6’yla kaybetmiş! 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimine ise Millet İttifakı’nın ortak adayı olarak kendisi girdi, ki bu durum da çok eleştirildi ve 2. turda yüzde 44,9 oy alsa da, yüzde 47,8 seçmen desteğini arkasına alan Erdoğan’a karşı bir kez daha kaybetmiş!
Yok, bitmedi!
2014 yerel seçimlerini unutmadık… AKP’nin aldığı yüzde 45,6’yı, CHP’nin aldığı yüzde 26’yı… Ardından gelen 2019 yerel seçimleri mi? Aslında en yanlış anlaşılan sonuçlar ve rakamlar oldu, CHP adına, ki Kürtlerin verdiği destek, elde edilen başarıdan sıkça ayrı bir yere kondu, CHP adına “kişisel bir kazanım” sanıldı… İstanbul, Ankara, Antalya, Adana, Mersin gibi büyükşehirleri alan CHP’de “her şey yolunda” sanıldı… Kazanılan bu istisna seçim bile doğru okunamadı…
Kaybedilen 2017 Anayasa Referandumu’nu da bu listeye ekleyelim mi?
Özetle,
5 genel seçim (2011, 2015 Haziran, 2015 Kasım, 2018, 2023), 3 cumhurbaşkanlığı seçimi (2014, 2018, 2023) ve 1 anayasa referandumu (2017) var, bir elde ve hala liderlik koltuğuna oturmak için Ankara’daki ofisinde bekleyen bir Kılıçdaroğlu var, diğer elde…
Toplamda 9 büyük seçimde, ana muhalefet lideri olarak aldığı yenilgileri, anlaşılan birer “deneyim” olarak kabul ediyor, Kemal Kılıçdaroğlu, ama 2019 yerel seçimlerini de tüm bu yenilgileri kapatan bir “zafer” olarak algılıyor…
Ama kapatmıyor…
Kapatmadığı gibi, gelecek adına da umut vermiyor…
Durum buysa, “Kemal Kılıçdaroğlu ne istiyor?”dan çok, onu destekleyenlerin lider alternatifsizliği ne anlatıyor, hem CHP adına hem de Türkiye siyaseti adına, bunu konuşmak gerekiyor!